22 Ağustos 1512: Osmanlı Tahtında Yeni Bir Dönem
Osmanlı tarihinde sert politikaları, doğu seferleri ve reformlarıyla tanınan Yavuz Sultan Selim, 22 Ağustos 1512 tarihinde babası II. Bayezid’i tahttan indirerek Osmanlı tahtına geçti. Bu tahta geçiş sadece bir yönetim değişikliği değil; Osmanlı’nın dış politikasında derin bir kırılmanın başlangıcıydı. Özellikle doğudaki Safevi tehdidine karşı yeni ve kararlı bir politika bu dönemde şekillendi.
Yavuz’un Tahta Geçiş Süreci
II. Bayezid döneminde Osmanlı’nın iç ve dış politikası daha çok denge üzerine kuruluydu. Ancak doğuda Safevi Devleti, Şah İsmail önderliğinde Şii inancını yayma ve Anadolu’daki Alevi Türkmenleri etkileme çabası içindeydi. Bu durum, hem Osmanlı’nın mezhep düzeni hem de toprak bütünlüğü açısından tehdit oluşturuyordu.
Yavuz, bu tehlikeyi çok önceden görmüş ve babasının yumuşak tavrını eleştirmişti. Nihayetinde 1512’de ordu ve devlet erkanının da desteğiyle babasını tahttan indirerek Osmanlı’nın başına geçti.
Yeni Bir Dış Politika: Safevilere Karşı Sertlik Dönemi
Tahta çıkar çıkmaz doğudaki Safevi tehdidine karşı sert bir politika izlemeye başlayan Yavuz Sultan Selim, Anadolu’da Safevi yanlısı aşiretleri bastırdı.
Şii propaganda faaliyetleri yasaklandı
Safevi ajanları yakalanıp idam edildi
Anadolu’daki Safevi sempatizanları üzerine askeri ve idari baskılar uygulandı
Bu sert tavır, Osmanlı’da Sünni İslam’ın merkeziyetçi hâkimiyetini pekiştirmeyi amaçlıyordu. Aynı zamanda devletin doğudaki otoritesini yeniden kurmak için bir ön hazırlıktı.
1514 Çaldıran Seferi’nin Zemin Hazırlığı
Yavuz’un Safevilere yönelik sert politikalarının ilk büyük sonucu, 1514 yılında yapılan Çaldıran Seferi oldu. Bu seferin zeminini tahta çıkar çıkmaz hazırlamaya başlayan padişah:
Doğudaki isyancı beyleri bertaraf etti
Orduyu hızlıca doğuya kaydırdı
Şah İsmail’in Şii ideolojisine karşı “halifelik” vurgusunu daha fazla kullanmaya başladı
Çaldıran Savaşı (1514): Bir Mezhep ve İktidar Çatışması
Yavuz Sultan Selim’in Safevi politikalarının doruk noktası olan Çaldıran Savaşı, 23 Ağustos 1514’te gerçekleşti.
Safeviler süvari ağırlıklı, manevra kabiliyeti yüksek bir orduya sahipti
Osmanlılar ise top ve tüfekli yeniçeri birlikleriyle modern bir orduya sahipti
Savaş, Osmanlı’nın kesin zaferiyle sonuçlandı
Sonuçları:
Doğu Anadolu Osmanlı’ya katıldı
Safevi tehdidi büyük oranda kırıldı
Osmanlı, İslam dünyasında Sünni otorite olarak öne çıktı
Şah İsmail’in karizması sarsıldı
İç Politikada Yavuz’un Sert Reformları
Sadece dış politikada değil, iç yönetimde de Yavuz Sultan Selim köklü adımlar attı:
Anadolu’daki Türkmen aşiretleri merkezileştirildi
Devlet yönetiminde sıkı bir kontrol kuruldu
Medrese sistemi yeniden düzenlendi
Halifelik makamını öne çıkaran ilk Osmanlı padişahı oldu
Yavuz’un uyguladığı bu politikalar, Osmanlı’nın İslam dünyasındaki liderliğini sağlamlaştırmak içindi.
Memlüklerle Mücadele ve Hilafetin Alınması
Yavuz’un doğu politikası sadece Safevilerle sınırlı kalmadı. 1516-1517 yıllarında Mercidabık ve Ridaniye Savaşları ile Memlükler’e son verdi.
Hicaz, Mekke ve Medine Osmanlı yönetimine geçti
Halifelik makamı Osmanlı’ya geçti (Sembolik olarak Abbasi halifesinden devralındı)
Bu adım, Osmanlı’nın dünya İslam liderliği iddiasını somutlaştırdı ve Safevilerle olan dini-siyasi rekabeti farklı bir boyuta taşıdı.
Kısa Süren Saltanat, Büyük Etkiler
Yavuz Sultan Selim, sadece 8 yıl Osmanlı tahtında kaldı (1512-1520). Ancak bu kısa süreye rağmen:
Doğu politikası yeniden şekillendi
Osmanlı’nın mezhep dengesi güçlendi
Safevi yayılmacılığı durduruldu
İslam dünyasında güçlü bir Osmanlı profili çizildi
Yavuz’un Ardında Bıraktığı Miras
Yavuz Sultan Selim’in en büyük mirası, Osmanlı’nın doğudaki güvenliğini sağlayıp batıya yönelmesinin önünü açmasıdır. Onun doğu seferleri, Kanuni Sultan Süleyman’ın Avrupa’da rahatça ilerlemesini sağlayacak zemini hazırlamıştır.
22 Ağustos 1512, Osmanlı tarihinde yalnızca bir padişah değişimi değil; aynı zamanda bir imparatorluğun mezhep, siyaset ve jeopolitik stratejisinin yeniden şekillenmesi anlamına gelir. Yavuz Sultan Selim, doğuya dönük sert politikalarıyla Safevi tehlikesini durdurmuş, Osmanlı’yı Sünni İslam’ın güçlü savunucusu haline getirmiştir. Bu dönemin izleri, sonraki yüzyıllarda bile etkisini sürdürmüştür.